26 Nisan 2008 Cumartesi

Komşunun Üniversitesi’nde Öğrenci Olmak

2006–2007 öğretim yılının iki dönemi boyunca (yaklaşık on ay) Yunanistan’ın Girit Üniversitesi’nde Erasmus öğrencisi olarak bulunmuşken 21. yüzyıl kapitalist Avrupası’nda, Avrupa Birliği’ne üye ve bir komşu ülkenin üniversiteler bağlamında ne derece ’sosyal devlet’ olabileceğinin gözler önüne serilmesi gerekliliğini hissederek, bu süreç içinde edindiğim izlenimleri kısaca özetlemek gerektiğini düşünüyorum. Sadece gördüklerimi ve duyduklarımı aktarmaya çalışarak yorumu ise size bırakacağım

Üniversiteye kabul edilen bir öğrenci kampüs sınırlarına ilk ayak bastığında herhangi bir ücrete tabi tutulmuyor. Gerekli işlemler (kayıt vs.) yapıldıktan sonra da ders seçim günü beklenilmeye başlanıyor. Bu süreçte ‘harç’ adı altında alınan bir para da söz konusu değil.

Tabi bu arada düşünülmesi gereken iki konu var: barınma ve beslenme. Barınma konusu oldukça kolay, çok zengin olmadığını ispatladığın zaman (ki bunu yapmak oldukça kolay) devlet yurduna yerleşme imkânın var. ‘Devlet Yurdu’ dediğime aldanmayın, iki kişilik odalardan oluşan ve içinde banyosu, buzdolabı, ufak bir mutfağı ve hatta balkonu olan ‘devlet yurtları’. Aklıma gelmişken şunu da belirtmeliyim ki bu devlet yurtlarına herhangi bir ücret de ödemiyorsun.

Gelelim ikinci konuya: Beslenme. Kampüsün içinde bulunan ‘lokanta’ sadece öğrencilere değil, dışarıdan gelen kişilere de hizmet sunuyor ve bunun nedeni sunulan hizmetin kalitesinin oldukça yüksek olması, yani şehirde bulunan lokantalara tercih edilebiliyor olması. Yine barınma konusunda olduğu gibi çok zengin olmadığını ispatlarsan, beslenme ihtiyacını buradan karşılayabiliyorsun ve lokanta haftanın yedi günü açık.

Bu nasıl öğrenci hayatı neredeyse derslere başlayacağız cebimizden tek bir ‘kuruş’ çıkmadı. Gelelim ders seçimine. Öğrencilerden dört yıl boyunca ortalama on dersi zorunlu olarak almaları isteniyor ve hangi dönem alacakları öğrencilere kalmış. Kalan dersleri ise geniş bir ders listesinden seçmekte özgürler ayrıca diğer bölümlerden de ders seçmek serbest.

Ders kitapları devlet tarafından karşılanıyor ve öğrenciler kitaba ‘bile’ para vermiyorlar. İktisat birinci sınıfta okuyan bir arkadaşımın rafında Marks’ın ‘Kapital’ini görünce (ciltli) dayanamayıp bu kitaba ne kadar para ödediğini sormuştum ve o zaman öğrenmiştim ders kitaplarına da para ödemediklerini. Ne ayak ‘bastı parası’, pardon ‘kayıt’ parası ödüyorlar, ne dönemlik harç, ne yemek için ne de barınmak için. Ama bir şikâyetleri var: Kütüphanede fotokopi çekmenin ücretsiz olmasını istiyorlar.

Yıl içinde çeşitli nedenlerden dolayı ortalama sekiz defa oy kullanıyorlar ve eylem söz konusu olduğunda bu sayı yirmiyi buluyor. Öğrencilerin okul içinde aldıkları bir kararı uygulamaya sokmaları için en az 1/6 oranında oya sahip olmaları gerekli. Hükümet üniversiteleri ‘birazcık’ (kayıt parası vs.) ‘özelleştirmek’ isteyince, hemen oylama yapıyorlar ve bir hafta okul tamamen kapanıyor ve bütün idari işlemler duruyor. Hükümet geri adım atana kadar da her cuma oylayıp eylemlerini sürdürüyorlar. Sanırım bu oylamalar sayesinde ders esnasında sigara ve içki içmek serbest. Sunum yapmak için bulunduğum bir derste, hocanın sınıfa elinde rakı ile girmesi ve herkese eliyle servis yapması ufak bir ayrıntı olarak aklımda kalmış.

Bir konu daha var değinmem gereken ki, o da kampüsün içinde herhangi bir güvenlik görevlisinin olmaması ve girişte kimlik kontrolüne tabi tutulmamanız. Polisin kampüse girmesi neredeyse imkânsız, askerin girmesi ise söz konusu bile değil.

Ben sadece gördüklerimi ve duyduklarımı aktarmaya çalıştım. Yazının başında da söylediğim gibi yorum sizin.